RUHSAL TEKÂMÜLE ÖN SÖZ / A.ERSİN
"Bilincin Evrimi ve Ruhsal Tekâmül" kitabımdan
Darwin’in evrim teorisi hayvanların evrim geçirdiklerini zaman içinde geliştiklerini, ayıklanma sureti ile güçlü olanın, doğa şartlarına ayak uydurabilen türlerin devam edebildiklerini doğru olarak saptamıştır. Ancak hayvanların bilinci yoktur, gelişme sadece fiziksel anlamdadır. Organik yapısında zaman içinde oluşan fonksiyonel değişimlerdir.
Darwin’in evrim teorisi hayvanların evrim geçirdiklerini zaman içinde geliştiklerini, ayıklanma sureti ile güçlü olanın, doğa şartlarına ayak uydurabilen türlerin devam edebildiklerini doğru olarak saptamıştır. Ancak hayvanların bilinci yoktur, gelişme sadece fiziksel anlamdadır. Organik yapısında zaman içinde oluşan fonksiyonel değişimlerdir.
Ama ya kendi
orijininden gelen insanoğlu?
Algılayabilme, düşünebilme, hatırlayabilme, icat edebilme,
duygusal olabilme gibi yönleri ile diğer canlılardan ayrılan insanoğlunun
evrimi fizikselden daha önemli olarak bilinçlenme anlamında ne yönde
olmaktadır?
Darwin’nin evrim teorisini insanoğlu için fiziksel değil,
bilincin evrimi anlamında kabul etmek daha anlamlı ve doğrudur. Evrimleşen
ZİHİNDİR.
Ancak uzaya gidebilecek teknolojiye ulaşan insanlık, insanca
yaşam konusunda ne kadar yol alabilmiştir? Çevresine yani hemcinslerine, diğer
canlılara ve doğaya karşı ne ölçüde hakkaniyetle, doğrulukla
davranabilmektedir? Şüphesiz bugün varılan nokta yüzyıllar öncesine göre çok
farklıdır. Ademoğlunun geçen süreç içinde yaşamı ve buna bağlı değer
yargılarını algılamada, yani bilincinin evrimleşmesi, tekamülü anlamında olumlu
yönde geliştiği bir gerçektir, ancak vardığımız noktanın yine de çok yetersiz
olduğunu açıkça görüyoruz. Dünya nüfusunun yarısının açlık ve yoksulluk
sınırında olması buna en çarpıcı
örnektir. Çözüm yaşama ve bu yaşamı oluşturan bütün unsurlara şimdiye
kadarkinden farklı bir bakış açısı ile yaklaşmak gereğindedir. Böylece bilincin
evrim sürecini manevi anlamda hızlandırmamızda mümkün olabilecektir.
İleriki sayfalarda okuyacağınız bu farklı yaklaşımı içeren
konuların hiçbiri yeni değil. Yüzlerce yıldan beri düşünürler, peygamberler,
bilge kişiler tarafından dünyanın farklı yörelerinde dile getirilmiş, yazılmış,
insanlığa sunulmuş bilgiler..
Ne var ki sonsuzluğa giden tekamül yolu üzerinde bilinç
düzeyleri ile orantılı olarak, kimi önde kimi arkada düzensiz bir şekilde
yürüyen tüm insanlar bu bilgileri hala yeterince özümseyememiş, aynı yolun
yolcuları olduklarını, görüntü olarak, inanç olarak, sosyal statü olarak
birbirlerinden farklı gibi görünseler de aslında müşterek bir yaşamın
mozaiklerini oluşturduklarının farkındalığına varamamışlar, bu bağlamda
menfaatlerinin müşterek olduğunu da yeterince anlayamamışlardır.
Genç yaşlardan itibaren varoluş nedenimi sorgulamaya
başlayan bir kişi olarak itiraf edeyim cevapları bulmakta yıllar boyu
zorlandım. Felsefi görüşler, din
kitapları tam cevap olamadı.25 yıl önce Ruh ve madde yayınlarından okuduğum
Ruhsal tebliğler “sadıklar planı”
(kısaltılmamış baskısı) ise bende
“insanın tekamül için bedenlenmiş bir varlık olduğu” inancını pekiştirerek neo-spritualizm penceresinden yaşamı
algılamaya başlamama ve tekamül yolculuğumda daha bilinçli ve farkındalıkla
yürümeme yardımcı oldu. Yukarıda da belirttiğim gibi insan isterse pek çok
kaynaktan bu bilgilere ulaşabiliyor. Ancak edindiğimiz bilgileri her zaman
AKIL-MANTIK- VİCDAN süzgecinden sorgulayarak geçirmeyi prensip ve usul
edinmekte ŞARTTIR.
Günümüz insanı daha duyarlı, daha hissedebilen fakat bilgisi
yetersiz olandır. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi" olmayı yeğlemektedirler..Bilmemiz gereken YARATAN’ı
bilmek, KENDİNİ bilmek ve TEKAMÜL etmektir. Hepimiz tekamül yolunun, bilinç
evriminin basamaklarını çıkarak yürüyen tekamül yolcularıyız. Adeta ulu bir
dağa döne döne yükselen taşlı engebeli, zor bir parkurun üzerinde yürüyoruz.
Kimimiz düşe kalka, kimimiz etrafı seyredip oyalanarak, kimimiz biraz ileri
giderken ayağını sürçüp biraz aşağı kayarak, pek azımız da tepe noktasını hedef
almış elinden geldiğince kararlı ve muntazam biçimde bu dağa tırmanıyoruz.
Tırmanıp yükseldikçe görüşümüz zenginleşiyor, çevre daha güzelleşiyor, keyif
veriyor. İşte manevi anlamda da Tekamül ettikçe kendimizi daha çok bilecek,
kendimizi bildikçe, manevi anlamda geliştikçe Yaratanı ve yaratılış nedenimizi
daha çok hissetmeye anlamaya başlayacağız.
İşte adına ister “olgunlaşma süreci”, ister “farkındalığın
arttırılması”, “aydınlanma”, “bilincin evrimi” ne isim verirsek verelim tekamül
yoluna hazırlık diyebileceğim konuları bu kitapçıkta toplayarak neden bu yolda
olduğumuzu neden bu sembolik dağa tırmandığımızı açıklamaya, ve bu parkuru daha
HIZLI nasıl tamamlayabileceğimize yardımcı olacak bilgi anahtarlarını felsefi, ezoterik ve spritüel kaynaklardan da
naklederek yorumlamaya çalıştım. Özellikle Mevlana’nın kur’anı tefsiri din
açısındanda başta reenkarnasyon olmak üzere pek çok konuya açıklık
getirmektedir
Yine de hiç kimseyi bu çalışmadaki görüşlere inanmaya
zorlamak veya bir şeyleri ispata çalışmak gibi bir hedef peşinde olmadığımı da
vurgulamak isterim. Sadece yeryüzünde
varoluş nedenimiz ve hedefimizin ne olması gerektiği konusunda bir tekamül
yolcusundan diğerlerine (rotasını yeniden gözden geçirip yükselmek isteyenlere
) aktarmaya, hiç değilse zihinlerde cevaplarını aramak isteyeceğiniz sorular
oluşturarak alışageldiğimizden farklı bakış açılarını yakalayabilmenizi
hedefledim. .
Her bilgi, farklı
algılama düzeyindeki bireylerde farklı birikimler oluşturur Ama hiçbir bilgi
DENEYİMLENMEDEN, YAŞANMADAN DUYGULARDA VE ZİHİNDE ÖZÜMSENEMEZ, benimsenemez,
İMAN haline dönüşemez. Bu bakımdan sadece okuyarak bilgi sahibi olmanın yeterli
olamayacağını, bu bilgileri eylemlerimizde, davranışlarımızda uygulamanın esas
olduğunu anlamalıyız. ESAS OLAN SÖZLER DEĞİL, BU SÖZLERİN EYLEMLERE YANSITILMASIDIR.
Eski tabirle “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”
DUYARLI, BİLGİLİ VE UYGULAYAN OLABİLENE NE MUTLU.
yolunuz açık olsun
Tekamül yolcusu
A.A.Ersin