kutsal ayetler sembol dili 2.
·BAKARA:
“İnek” sembolü ile insanın maddiyata düşkün, kaba realitesi ifade edilmektedir.
Nitekim aynı sembol Tevrat da da vardır.
·25.ayet
‘ PAK VE NEZİH EŞLER ”yeryüzünde tekamülünü tamamlayarak tam idrak kapasitesine
doğru gelişen bilincin, yani ruhsal alemlerde
insanüstü bir seviyeye ulaşacak olan bilinç halindeki varlığın, ayni şekilde
çok geniş ve yüksek bilince sahip diğer varlıklarla olan ahenkli beraberliği
·Bakara
25 ayet._” CENNETTE AKAN IRMAKLAR ”Ruhumuz, ÖZ’ ümüz enkarne olduktan sonra
spatyumu (ahiret mekanı) hatırlamaz. Burada aldığı bilgiler hafızasından
silinir. Onun için oradan devamlı vicdana yol gösterici yardımlar(etkiler)
gönderilir. Bunlara ses verip vermemek kişiye aittir. ama bu ırmaklardan ilahi
yardımlar, bilgi akışı devamlı gelir.(Oradaki bilgileri ile, unutmadan gelen
tek kişi Hz. İsa dır. İsa “babamız dediği TANRI” nın rızası ile görev yapan ruhsal
idare mekanizması, vicdan planından görevli yüksek varlıktır.)
İsa “Bir kimse yeniden doğmadıkça ALLAH’ ın melekûtunu
göremez “ demiştir. Yani vicdan tatbikatını tamamlayıp, yeryüzündeki ademoğlu
kademesinin üstüne çıkıp, manevi âlemlerde insanüstü duruma geçmek gerekir.
Melekût: Makul vicdan tecrübesinin bütün şartlarını yerine getirmiş, idrakli,
gelişmiş bir bilincin(şuur) manevi boyuttaki oluşumudur.)
·100
ayet_”Fasıklar bitişmesi emredilen şeyi onlar ayırırlar. ”ahirette (spatyum )
iken dünyada hangi eksik taraflarının tamamlanması gerekiyorsa o şartları
hazırlayan, bunu gerçekleştirme vazifesi ile dünyaya enkarne olan (fiziki bir
vücuda bürünen ) varlığın, daha sonra üç boyutlu dünya aldatmacasına kapılıp,
çizdiği bu modelden, istikametten sapmasıdır. Doğru olan bu tekamül ihtiyacına
göre belirlenmiş plana en uygun ve en yakın hayatı yaşamaktır.
·100
ayet ”bunlar misaklarını bozar “ varlık Ademoğlu olarak yeryüzüne enkarne
olunca nefsine, dünyanın maddi olanaklarına tamah eder, onlara gereğinden fazla
değer vererek manevi gelişmesine yardımcı olacak olan yoldan sapar.
·_Ölü
iken diriltti: Reenkarnasyonu belirtmektedir. ayrıca Bakara 28.56.73,243,258,259,260;
İsra
9,49,51,98; Ali imran;27, Nisa56, Meryem 66,67, Yunus 31,
Furkan 3; Taha 55; Vakıa 31, 65,İnşikak 19 surelerinde reenkarnasyon
belirtilmiştir.
·Yedi
kat göğü yarattı: birkaç anlamı vardır
a-yeryüzündeki olgunlaşma, tekamül yolundaki realite,
idraklenme safhaları, basamakları, kademeleri
(otomatizma, şeriat, duygu, sevgi, vicdan, idrakli vicdan,
hizmet kademeleri )
b-kuran ayetlerinin 7 kademede manalar ifade ettiği
c-Din günlerinin adedi: yeryüzünün teşekkülünden bugüne
kadar, dünyadaki toplumsal realite değişmeleri de bu rakam içindedir.(örneğin
üç kutsal kitap bu 7 din gününün üçünü ifade etmektedir.
d-yüksek varlıkların gönderdikleri pozitif ve negatif
etkiler
·30.
ayet “yeryüzünde ona hakim olacak insanın yaratılması” yeryüzüne enkarne olan
varlığın manevi bilgilerini geliştirmesi gereğinin, entelektüel bilgilerini
(fizik, kimya, ticaret v.s) geliştirmesinden daha da önemli olduğu gerçeğini
anlamasıyla, ruhsal tekamülünü geliştirme yolunda nefsini (hırs, kin, kötülük vs
gibi negatif duyguları) İRADESİ ile kontrol altına alabilen insan olması
·31.
ayet “Adem’e isimleri, adları öğretti’ ademoğullarına (beşer) ulaştırılan
ruhsal bilgilerle, şuur’ un (bilincin) gelişip olgunlaşarak yeryüzünde
öğrenilmesi şart olan realite kademelerini aşacak seviyeye ulaşması. Melekler
bu günkü terminoloji ile robotlar gibi sadece kendilerine verilmiş olan
görevleri hiç eksiksiz ve hatasız yerine getirmeye ama asla bunun dışına
çıkmamaya programlanmışlardır. “Ademoğlu ise kendine emanet edilmiştir”.
Limitli de olsa bir iradesi vardır. Seçenekler arasından seçme ve uygulama
özgürlüğüne sahiptir.
·’cehennemde
daim kalacaklar’ insan dediğimiz beşer yaşamlar boyunca ,yaşadığı olaylardan da
edindiği görgü ve ruhsal tecrübelerle idrakini geliştirmeye ve insanlık yolunda
daha üst basamaklara (vicdani sorumluluk, paylaşım, hoşgörü v.s) daha üst
realitelere çıkmak için gayret sarf etmediği taktirde müşrik olarak kalacak,
hiçbir zaman dünya mektebinden mezun olamayacak, ahiret alemlerindeki yerini
alamayacak, bunun bedelini ödeyecektir.
·”yakıtı
insanlarla taşlar olan ateşten korkun “ daha öncede belirtilmiş olduğu gibi
herkesin bir idrak, anlayış seviyesi ve buna uygun bir yaşama bakış açısı
olduğu ifade edilmiş, realite dediğimiz bu kademenin seviyesi ne olursa olsun
daima yükseltilmesi, idrakin arttırılmaya çalışılması gereği belirtilmişti.
Ancak şu da bir gerçektir ki ruhsal değerleri idrak edebilme seviyesi ne ölçüde
gelişmiş olursa olsun hedef olan MUTLAK REALİTE’nin yani VERİTE’nin ancak bir
kısmına yükselebiliriz.. Basit bir benzetme ile bir eşyaya bakarken bile o eşyayı
ancak görebildiğimiz açıdan algılayabildiğimiz şekli ile tarif edebiliriz.
Bizim gördüğümüz, tanımlayabildiğimiz kısım bütünün sadece bir kesimi, bir
parçasıdır. Bütünü görebilmek her taraftan bakabilme ve inceleyebilmekle
mümkündür. Bir Fil’i biri kuyruğundan, biri gövdesinden ve biride hortumundan
tutan üç kör adamın bütünü tarif etmeye çalışmalarında düşecekleri yanılgı yanı
sıra her biri farklı bir bütün tarifi yapacaklar, kendi tariflerini doğru kabul
edeceklerdir. Bir başka benzetme yaparsak büyük bir aynanın kırılıp parçalara
ayrılması halinde her bir parça aksettirdiği kadarı ile odanın bir parçasını, o
parça içine akseden kadarını görüntüleyebilecektir, ancak bütün parçaların yan
yana gelmesi halinde bütünü görebilmek mümkün olacaktır. İşte bu kaba
benzetmelerdeki gibi kişinin ulaşabildiği her idrak seviyesi, yaşam değer
ölçüleri onun görebildiği ölçüde doğrularını, realitesini oluşturacaktır ama bu
en doğru olan Tanrının bilgisinin yani MUTLAK DOĞRUNUN (VERİTE ) nin yanında
çok eksiktir. Gaye mutlak doğruyu görebilme, ona ulaşma yolunda çok büyük
gayret, CEHT sarf ederek anlayış, görüş kapasitemizi pozitif anlamda
geliştirmektir. Pek çok enkarnasyonların, muhtelif yaşamlarda çekilen
sıkıntıların nedeni bunun içindir. Hep belirtildiği gibi insan bizim ölüm
dediğimiz olayda sadece dezenkarne olur yani sadece vücut ölür ama bilinci
(şuur ) yerindedir ve ahiret alemine gidecek olan bu bilinçtir. Adeta
elbisesinden soyunmuş gibi, bir başka boyuta bilinci ile geçecektir. Orada
tamamen tarafsız duyguların ortamında belirleyeceği eksik taraflarını görerek
ama bu süre zarfında yeryüzündeki negatif davranışlarının bedelini de en ağır
vicdan azabı içinde yaşayıp, idrak ederek tekrar yeryüzüne bu yanlışlarını
düzeltmek üzere enkarne olacak , yani yeniden bir vücuda bürünerek adeta bir
çocuğa tekrar bir imtihan hakkı verilmiş gibi dersine çalışacaktır. (“Kendi
ruhun, o gün kendini sorguya çekecektir” İsra suresi.) Ancak bu dönüşte hiçbir
şey hatırlamayacak buna karşılık daha önceki enkarnasyon safhalarında kazandığı
manevi değerleri, melekeleri şuur altında saklanmış olarak gelecektir. Bu
değerler onun manevi yapısını, karakterini oluşturacaktır. Bunun için
yeryüzündeki her insan karakter olarak bir diğerinden farklıdır. İşte
beraberinde getirdiği kişilik unsurlarına yeni yaşam döneminde olumlu ilaveler
yapıp yapamaması onun imtihanı olacaktır. İnsan bu gelişim sürecini sosyal bir
yapı, toplum içinde sürdürecektir. Karşılaştığı aksiyonlara (etkiler ) nasıl
reaksiyon (tepki ) vereceği esastır . Halk ağzındaki “ Allahın sopası yok” sözünün ayetteki karşılığı ”İnsan, insan ile sınanır “ ifadesi bunu
anlatır. İnsana ıstırap veren maddi beklentiler, tatmin olmayan arzularıdır, ve
toplum içinde her bireyin beklentisi bir diğerininki ile çatışacaktır. Bugün
içinde bulunduğumuz şartlar bize haz verir, mutlu ederken yarın bedbaht
edebilir. Değişen kişinin beklentisi ile ilgili olarak bakış açısı,
realitesidir. Bu ıstırap realitesine bağlı kalmamak, nefsaniyetimizin egomuzun
altında ezilmeden bu safhayı aşmak, olayı duruma göre tarafsız olmaya çalışarak
çözmeye çalışmak esastır. Karşımıza gelen hadisenin bizden beklediği reaksiyon
nedir bizim hangi yönümüzü geliştirebilmemiz için karşımıza gelmiştir. Bu belki
sabır, belki diğerkamlık., belki azim veya başka bir şeydir... olayın bizden
beklediği reaksiyonu anlamaya çalışarak ona uygun bir elastikiyetle davranış
biçimimizi oluşturmak gerekir. Bunu öğrenmek bizi bir üst realiteye
taşıyacaktır. Tekâmül yolu budur.
·RAHİM
ve RAHMAN “ Esirgeyen ve Bağışlayan, diğer bir ifade ile Yaratan ve Tekâmüle sevk eden,eğiten !.
Üç boyutlu dünyamız ikili denge üzerine
kurulmuştur. Negatif ve Pozitif değerler. Yani NEFİS ile VİCDAN ! İnsan
vicdanının sesine uygun davranır, nefsini kontrol altında tutabilmenin samimi
gayreti imanı içinde oldukça, “yukarının” müspet, olumlu etkileri ile negatif
tesirlerden korunur. Aklı hür, vicdanı hür bireyler olarak tam bir irade, yani
davranışlarımızı seçmede hür, hiç bir şartlandırmanın, şeriatın altında
kalmadan eylemlerimizi diğerkamlık ölçüleri içinde nefsimize değil, vicdani
ölçülere bağlı kalarak adil olarak, olumluluklarda uygulayabildiğimiz ölçüde ruhsal,
manevi gelişme ilerler. Yeryüzü
mektebinin eğitim sistemi budur. Aral Ersin /tekâmül yolcusu
Yorumlar
Yorum Gönder