KUTSAL AYETLERDE SEMBOL DİLİ 4
.” ADEM” sembolü yeryüzünde beşerin ilk protototip olarak
yaratılmasıdır. Beşerin ” yeryüzü toprağından, çamur dan oluşturulması ise bedenin
C.14 carbon ihtiva eden atomlardan oluştuğunun sembolik anlatımıdır. Şüphesiz o
devirdeki insan bilgisi ancak “toprağı” anlayabilirdi. Ancak üç
boyutlu yeryüzünü, ilâhi alemlerden gelen pozitif(+) ve negatif(-) tesirler,etkiler
kapsamaktadır. Bu ikili denge sadece yeryüzüne mahsustur. Ademoğluna bunlar arasından akıl ve vicdanını kullanarak
doğru yolu bulma görevi verilmiştir, kişi bunu kendi başına başarmakla
yükümlüdür. İnsan vicdan ve nefs ‘in oluşturduğu iki duvara çarpa çarpa
yürüyerek kendini yükseltecektir
”ADEMİN CENNETTE OLUŞU” İnsan, gayretleri sonucu, yeryüzü
mektebinden mezun olarak, tesir sahalarının dışına çıkacak, ahiret aleminde
insan üstü bir varlık olacaktır.(Ahiret alemi üç boyutlu olmayıp, ,(+) ve(- )
tesirler yoktur.)
·_
HAVVA “varlığın içinde bulunduğu pozitif ve negatif, olumlu ve olumsuz
duyguların karışımı, sentezidir. İyilik yanı sıra zalimlik, hainlik, paylaşım ile
cimrilik, kıskançlıkla hoşgörü vs. hep bir aradadır.
Adem (ademoğlunun)
benliğindeki bu iki kutbu ve de bunların bünyesindeki etkilerini karakterinde
muhafaza ederek başladığı tekamül yolculuğunda, zamanla olumsuz olanları yok
ederek tekamül etme fonksiyonunu ifade eder.
_Ademle Havva’nın beraberliği ise insanın ikili dengeden geçerken,
pek çok enkarnasyon ve ıstırap çekme
pahasına da olsa sonuçta negatif yönlerini tamamen yok ederek selamete
çıkacağını ifade eder.
·”RUH-ÜL
KUDÜS” Ademoğlunun yüksek ahlak tekamülünü tanzim eden ruhsal idare, vicdan
mekanizması,_”ELMA” ise Ruhsal bilgileri edinme, öğrenme arzusunun eyleme
dönüşmesi, Vicdan” dır.
·_”YILAN”
iki anlamı vardır:
a) nefis ile ilgili negatif tesir, duygu ve planlar
b)Ruhsal idare merkezinin koruyuculuğu ve her şeyi kapsadığı
bilgisi
·”DENİZ
VE BALIK” Bu semboller hem Tevrat, hem İncil hem de Kuranda geçer. Şartlandırma
ile başlayan şeriat realitesinin, sevgi ve vicdan kademesine ulaşılması ile son
bulmasınını ifade eder. Balık ruhsal bilgiler, balıkçı bilgiyi
alandır.(Hz.İsa’nın bir adınında balıkçı olması, Hristiyanlıkta balık sembolü)
Dolayısı ile balığı yakalayabilen balıkçının (ademoğlu) varabildiği realite,
idrak kapasitesine bağlı olarak Tevrat döneminde farklı ( şeriatla ,şartlandırarak
) İncil döneminde farklı (herkesi sevmek, kendini feda etmek) farklıdır. Kuran
döneminde ise (sorumlu, idrakli vicdan) Kuran sadece sevmeyi değil, bilinçli bir
vicdan uygulama anlayışını getirmiş, bugünün bütün dinleri kapsayan ve daha üst
bir realite olan ŞUURLU (BİLİNÇLİ) İMAN realitesine geçiş yapmıştır.
DENİZ ise yüksek idare mekanizmasının vazife planı ile
ilgili olarak gönderdikleri etkiler (ımpuls), insanını vicdanında hissettiği
ikazlardır.
Not: İncil. Matta 4.Bap.Luka 5,Yuhanna 2 Hz.İsa inananlarına
sadece pasif bir şekilde insanları sevme realitesinden daha ileri bir realiteye
ilerlemeleri gerektiğini, sevgiyi sadece acıma, üzülme vs gibi bir his, duygu
olarak yaşamalarını değil, bu duyguyu yardım, anlayışı, sorumluluğu ile
yönlendirmeleri gereğini vurgulamaktadır. Böylece kendinden sonra gelecek olan
Hz.Muhammed’in öğretisine yol açmaktadır.(kurandaki zekat, yolda kalmışlara yardım,
yetime yardım ayetleri vs gibi)
·_”SU”
vicdan planının tatbikatı, yaşama uygulamasıdır. Vicdan sezgisidir. Balıkçı
olup ,balık(R.bilgi) tutabilmek için ceht, üstün gayret gerekir .Bu liyakate
hak kazanmak gerekir Nahl suresi 14.Buradada denizdeki balık sevgiyi ,ve
İncil’e ilave vicdanı sembolize eder.” Denizi yara yara giden gemiler, sorumlu,
makul vicdan bilgisi ile yapılan uygulamalar, davranışlar”
·_”İKİ
DENİZİN BİRLEŞTİĞİ YERE ULAŞMAK” Ruhsal bilgileri özümseyecek liyakate, bu
idrak seviyesine ulaşabilmek. Ancak bilgisinin hakkını veren, liyakatli bir
balıkçı iki denizin yani düalitenin, olumlu ve olumsuz duygu ve davranışların dengelendiği yere ulaşabilir. Diğerleri bu liyakate ulaşana
kadar dalgalarla boğuşacaktır.
“Ademoğlu fırtınalı
bir denizdeki tahta parçası gibidir. Dalgaların döve döve sahile ittiği,
sürüklediği bir tahta”
- “KEVSER” ademoğlu dediğimiz insanın üç boyutlu,
aldatmacalı, bir illüzyon olan dünya şartları ile olan imtihanından,
sorumluluğundan başarı ile kurtulup çıktığı Astral alem, ahiret ortamıdır.
·_”BENİ
İSRAİL” nefsaniyetine, egosuna bağlı ademoğlu (beşer)
·_”ARŞ”
Bir planetin gözetilmesi ile vazifeli ruhsal güçler.(plan)Bu güç gerek görür
ise bir insanda tecelli ederek (peygamberler) onu sevk ve idare eder. Hz.
Muhammedin ”Beni gören hakkı görür” hadisi bunun ifadesidir.
·_”ZAKKUM”
bütün olumsuz duygu ve davranışlar Zakkum çiçekleridir, zehirlidir. Bir çok
hayatlarda, pek çok merhalelerde aşılması gereken, atılması gereken
ağırlıklardır. Özellikle hırs ve peşin hükümlü olmak, kolayca hüküm vermek
kişinin kendisini bu hususta yetkili ,yeterli görmesi yanlıştır. İğva dır.
Daima bilinmelidir ki hüküm vermek sadece ve sadece O’NA AİTTİR.. O ‘nun
dışında herkes noksandır, kusurludur, yetersizdir. Yetersiz olanın bir diğerini
tenkit etmesi ,onun hakkında değerlendirme yapması olumsuz bir davranıştır.
·_”HAC
SURESİ 23. “İman edip iyi ,işler yapanlara , bu eylemleri karşılığı bir mükafat
var” ; ile Bakara 25. “MEYVELER “..bu iki ayette belirtilen meyveler ve diğer
mükafat sembolleri ademoğlunun maddi ve ruhsal cazibeye olan ilgisi ve
nefsindeki menfi duyguları yenerek insanüstü olma liyakatini kazanarak artık
dünyaya enkarne olmayarak, daha üst planlarda ,ahiret aleminde görev alması
·-Kuranda
pek çok yerde ”ALLAHTAN KORKUN VE BİLİNKİ...” ibaresi vurgulanmıştır. Bunun
anlamı ruhsal gelişim (içsel gelişim) açısından yapılmaması, olmaması
gerekenlerden sakının demektir. Sadece idrak seviyesi çok düşük insanlar
cehennem korkusu ile cezalandırılmak veya cennet vaadi ile mükafatlandırılmak
şeklinde adeta güdülerek eğitilmektedirler.(otomatizma, şeriat seviyesi) daha
üst idrak realite seviyesinde olanlar ise yaptıklarının, eylemlerinin
sorumluluğunu k endi vicdanlarında hissetmek durumundadırlar. Daha bilinçli
davranarak yapılmaması ve yapılması gerekenleri bilerek hareket etmelidirler.
Yaşayan her canlının (kendisi gibi) ALLAH’ın sevgili bir varlığı olduğunun
bilinci ile hareket edenler Allah nezdinde makbuldur.
·__
Ali-i İmran 102”Allahtan kendisinden korkmaya yaraşır şekilde korkun
“.içinizdeki vicdani duyguları geliştirerek, yanlış YAPMANIN, doğru olanı
YAPMAMANIN, eziyetini vicdanınızda hissetmekten, vicdan azabından korkun, Allah’ın sevgisine
layık olamamaktan korkun!
·-“BAKARA
194. “ Bütün haramlar birbirine karşılıktır. “ nefis aracılığı ile oluşturulan
dünya ve beşeri hayatın koşullandırılmasından sakının, nefsinizi iradenizle
kontrol altına almasını öğrenmeye çalışarak daima bir üst realiteye yükselme
gayreti içinde olunuz.
“Ve O’na yaklaşmaya çalışın. dönüşünüz banadır” bu korkup, ezilerek, sinerek değil tersine
gayretle, ceht ile O’na dönme yolunda bilinçlenme demektir. Bakara
29.”YERYÜZÜNDE NE VARSA HEPSİNİ SİZİN İÇİN YARATAN,SONRA GÖKLERE YÖNELİP YEDİ
KAT GÖĞÜ TAM OLARAK YAPAN O DUR. ”Yeryüzündeki otomatizma -Şeriat- Duygu
-Sevgi-Vicdan- idrakli vicdan- vazifeli olma gibi geçilip tamamlanan tekamül
kademeleridir.
·-Bakara
196 “ALLAHIN AZABI” İlahi irade kanunlarının hiç şaşmadan , aksamadan
işlemesidir.(sebep-sonuç yasası, tedriç yasası gibi) Bu yasalara davranışları
ile ters düşen nefsani varlıkların ıstırabı o ölçüde olacaktır.
·-Bakara
203 :”O’nun huzurunda haşr edileceksiniz.” Her enkarnasyon dönemi sonunda
varılan idrak seviyesi (ruhsal olgunluk, bilinç düzeyi) o devrenin öz bilgisi
ile karşılaştırılarak kontrolu yapılacaktır. HAŞR olmak kurtuluşa ermektir. Bu
imtihanı başarı ile verenler kurtuluşa ereceklerdir. Kıyama ermek, farkındalık, şuurlanma,
bilinçlenme ayağa kalkmak hep aynı anlamlardadır. Haşr aynı zamanda son hesap
günüde demektir.
·_Ali-i
İmran 200.”ey iman sahipleri sabır ediniz ve nöbet tutunuz.” Buradaki nöbet
tutmak müteyakkız olmak, dikkatli, alert olmak anlamındadır. Yani maddesel
cazibeye karşı her an tetikte, uyanık olun. Farkındalıkla davranın, maddi
değerlerle, manevi değerler arasında vicdani bir denge kurun
“cihat (savaş) için hazır olun, hazırlıklı bulunun ”ifadesi
ile nefsaniyetle (kin, haksızlık, cimrilik, başkalarına zarar verecek şekilde
hırs, istismar hoşgörüsüzlük v.b) ile savaşın! hiçbir zaman nefsinize , zararlı
duygularınıza mağlup olmayın! İradenizi güçlendirerek kendinizle savaşarak
negatif duygularınızı kontrol altına alarak onlara hakim olmayı öğrenin.
denilmektedir. Nitekim Hz.Muhammed’in
dediği CİHAT-I KEBİR (en büyük savaş)
budur. İnsanın nefsine karşı verdiği savaştır. Bu savaşı kazanan MÜCAHİT olur.A.Ersin /tekâmül yolcusu
Yorumlar
Yorum Gönder