MEVLANANIN KUR'AN AYETLERİ YORUMU 1
HZ.MEVLANA’NIN KUR’AN AYETLERİNİ YORUMU VE AÇIKLAMALARI ;/ARAL ERSİN
Hz. Mevlana da (diğer sayfalardaki Ruhsal tebliğlerle
yapılan açıklamalara ilave olarak ) içinde ince, sembolik manalar taşıyan
ayetlerle ilgili açıklamalarını FIHİ MAFİH isimli eserinde aynen belirtmiştir.
Ancak bu yorumları daha derinlemesine anlayabilmek için önce
Hz.Mevlana’nın Tanrı ve Din üzerine bazı açıklamalarını da, (kısmen
sadeleştirilmiş olarak) görelim..
“Ne kadar Kur’an okuyan vardır ki; Kur’an ona lanet eder.
Okuduğu halde manasını bilmeyen,(anlamayan, dolayısı ile hakkını verip
kendinden bekleneni istenileni veremeyen ) ne kadar çok insan vardır.”
“Kur’an rızası olmadan peçesi açılan kadın gibidir. İsterse
sana yüzünü göstermez hatta isterse kendini güzel göstermeyebilir. Ama peçeyi
açmazda, onun rızasını istersen ve gidip tarlasına su verir ,uzaktan
hizmetlerde bulunursan, rızası olan şeyde çalışırsan; sen onun çarşafını
açmadan o sana yüzünü gösterir.”
“Tanrı ile kul arasındaki perde iki (yerde) dir. Sağlık ve
Mal üzerinde durur .(Diğerleri bunlardan oluşur)
Sıhhatli olan Tanrıyı düşünmez, ama bir yeri ağrıyınca Ya
Allah demeye başlar. Sağlık onun Tanrı ile olan perdesidir. Onun Tanrısı o
ağrının altında gizlidir. İnsan malı ve nasibi olduğu müddetçe arzularını
gerçekleştirmek için gece gündüz uğraşır Ancak fakirlik yüz gösterir göstermez,
Tanrının etrafında dolaşır. İnsanı Tanrıya çektiği acılar, sıkıntılar
ulaştırır, ne var ki bu pek çok yaşamı içerebilir.”
( Bu son cümledeki “ne var ki bu pek çok yaşamı içerebilir”
sözünden açıkça enkarnasyonun işaret edildiği görülmektedir.)
“Amel(uygulama) Tanrının yapılmasını istediği davranışlar,
eylemlerdir. Amel namaz, oruç değildir. Bunlar amelin biçimidir. Gerçek amel
insanın içindeki manadır. İçi dışı bir olmayan adamın ameli faydasızdır. Çünkü
onda bağlılık, doğruluk, inanmanın (gerçek imanın) manası yoktur.”
“Leyla benim elimdeki kadeh gibidir der Mecnun. Ama ben
kadehi değil içindeki şarabı görüyorum. Şarabı kadehten anlamak için aşk ve
şevk gerekir. On gün aç kalmışla, her gün beş öğün yemek yiyen iki kişi aynı
ekmeğe baksalar biri dışını, şeklini aç olan ise canını, özünü görür. Ekmek
kadeh, tadı ise kadehteki şarap gibidir. Bu şarap ancak iştah ve şevk gözü ile
görülebilir. Bunun için sende kendinde şevk ve iştah uyandır ki sadece dışı
gören bir insan olmayasın. Vücutta kadeh gibidir, esas olan vücuttaki şaraptır,
ve bu şarabı içebilen “kalan iyi şeyler” olduğunu görür”.
“Nasıl denizdeki su bir fırtınada dalga gibi yükselirse,
İnsan vücudundaki kişiliği oluşturan da ruhun çalkantılarıdır.” ( eprövler,
yaşamdaki deneyimler)
“Peygamber “biz küçük savaştan, büyük savaşa (cıhad- kebir)
döndük” demiş. Şimdiye kadar dış düşmanımızla dövüşüyorduk, şimdi ise
düşünceler ordusu ile savaşmalıyız. İyi düşüncelerin, kötü düşünceleri bozguna uğratması,
zihnimizden, vücudumuzdan atılması için savaşıyoruz. İşte en büyük (ve hayırlı)
savaş ve döğüş budur. Savaşan düşünceler, savaş yeri zihnimizdir.”
“En’el hak ilmini bilmek, bedenler ilmini (dünyevi anlamdaki
bilgi, entelektüel bilgi) bilmektir”,
“En’el hak olmak ise iman ilmidir”.
Çok açık olarak anlaşılmaktadır ki Mevlana dinin ibadetteki
biçimsel yönünden öteye içindeki manaya dikkati çekmekte, işte bunun içinde “ya
göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” demektedir.
Mevlana’nın Tekâmül ve reenkarnasyonla ilgili inancı yine
kendi sözleri ile sabittir.(mesnevi’den)
“Ruh önce cansızlar ülkesine gelmiş ( taş, demir v.s gibi
cansız varlıklar), cansızlıktan bitkiler âlemine geçmiştir. Yıllarca bitki
olmuş bu alemde ömür sürmüştür de, bir zamanlar cansızlar ülkesinde bulunduğunu
hatırına bile getirmemiştir. Bitkilikten hayvanlığa geçince de bitki olduğu
zamanki halini hiç hatırlamaz. Böylece iklimden iklime gide gide nihayet insan
âleminde akıllı, bilgili ve yüce bir hal alır. Fakat önceki akılları
hatırlayamadığı gibi, bu akıldan da geçip değişeceğini aklına bile getirmez.”
“Cansızlardandım, taş olarak ölmüştüm, yetişip gelişen bir
varlık, bitki oldum. Bitki olarak öldüm, hayvan biçiminde tezahür (şekillendim)
ettim. Hayvanlık’ tanda geçtim; hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.
Öyleyse ölümden korkmak niye? Hiçbir sefer daha kötüye dönüştüğüm oldu mu? Bir
gün insan olarak ölüp, ışıktan bir yaratık olacağım, fakat yolum devam edecek.”
Yukarı sayfalarda Tekâmül ve Enkarnasyon ile ilgili ruhsal tebliğler
halinde sunduğumuz Bilgileri, Mevlana da aynen kendi sözleri ile
tekrarlamaktadır. Mevlana ayrıca aynı eserinde, spatyum, dördüncü boyut , karma
yasası, hami varlıklar gibi bugünün ruhsal öğretilerini içeren konular hakkında
da açıklamalar yapmıştır.
Şimdi Mevlana’nın ayetleri nasıl yorumladığına geçelim
Sure 23 mu’minun ayet 96:” Sen kötülüğü en güzel bir
davranışla defet; Biz onların ne halt edeceklerini daha iyi biliriz”
Mevlana’nın bu ayetle ilgili açıklaması şöyle:” Bir kıvılcım
sıçradığında onu hemen söndürmek gerekir, ama söndüreyim derken onu odunla
beslersen öyle yollar bulur öylesine büyür ki artık onu söndürmek, kontrol
altına almak zor olur. Bu ateş bir düşman düşünce veya eylem olabilir. örneğin
çocuklar mahallede birisine ad takarlar. Şayet ad takılan onlara kızar,
küfrederse bu defa çocuklar etkili oluyor diye muzipliklerini daha da
arttırırlar. Tersine davranır kızmaz, hatta onların kalbini kazanabilirse bir
reaksiyon görmeyen diğerleri daha fazla üzerine gitmez hatta unuturlar. Sende
bu hoşgörü, affetmek vasfı geliştikçe onlar sende kusur göstermek isterlerken
sen olgunluğunu göster, hatta onlara güzel sözler, iltifat ederek cevap ver.
Böylece sana kötü davranana zehir vermiş olursun. Mademki o seni olduğun gibi
görmek istememiştir, O halde eksiklik kendisindedir.”
Bu Ayette de eprövlere karşı en uygun davranış biçimini
keşfedip, esneklikle uygulamamız ve problemi dirayetle aşma becerisini
göstermemiz gereği, Mevlana tarafından da son derece açık ve net bir şekilde
belirtilmiştir.
S.23 Mu’minun suresi Ayet.115
|
“Yoksa siz, bizim sizi boş yere yarattığımızı ve Bize
|
döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
|
Mevlana:” İnsanın yeryüzünde yaratılmasının gayesi, yani
vazifesi; iradesi ile olumsuz duygularını kontrol altına almak ve muhtelif
yaşamlar boyunca bunu gerçekleştirerek Tanrının hizmetinde yeni görevler için
uhrevi alemlerde yerini almaktır.”
S.99 Zilzal Suresi Ayet.7-8 “Her kim zerre kadar bir hayır
işlerse onu görecek; herkim de zerre kadar bir kötülük işlerse onu görecektir.”
Mevlana: Dünya ölçüleri ve zamanı içinde bu kanunun sebep-
sonuç bağlantısını görmek mümkün değildir. Bunu insanın yeryüzüne ilk
doğumundan, son doğumuna kadar ki periyod ( pek çok enkarnasyonu kapsayan Karma
yasası ) olarak anlamak gerekir.” Sıkıntı bilmeden yapılmış olsa bile bir
günahın; ferahlık ise bir ibadetin (iyiliğin) karşılığıdır”.(hadis)
S.2. Bakara Suresi Ayet 156 ;”Başlarına bir bela geldiğinde,
Biz Allah’a aitiz ve sonunda O’na döneceğiz derler”
Mevlana’nın açıklaması “İnna, yani bizim bütün parçalarımız
Oradan gelmiştir. Oraya dönecektir.”
S.60 Mümtehine Suresi Ayet.1 “Ey iman edenler, düşmanımı da
sizin düşmanınızı da dost edinmeyin”
Mevla’na: “Nefis denen bu düşmanı her zaman mücahede (self
disiplin, iradi kontrol) zindanında tutunuz. İpin ucunu kaçırmadan daima nefsin
istediklerini yerine getirmeden, DENGEYİ kurunuz, o zaman Ayette belirtildiği
gibi “Tanrısının huzurunda suçlu durmaktan korkarak nefsini süfli heveslerden
alıkoyan için hiç şüphe yok ki varılacak yurt cennettir.”(Nebe suresi Ayet
40-41)
S.68 Nisa Ayet 28 “Zaten insan zayıf yaratılmıştır”
S68 Kalem Ayet 4 “Herhalde sen, pek büyük bir ahlak
üzerindesin”
Bu iki ayet için Mevlana şöyle diyor: İnsanoğlu başlangıçta
ufak ve zayıftır. (bebek ruh, otomasyon dönemi) ama o zayıf ateşi üfleyerek
beslerseniz o küçük ateş büyür dünyayı yakar.(olgun ruh olarak bu dünya dan
mezun olur)
S.17 İsra suresi Ayet 44 “O’nu yedi kat gök ile yer ve
bunlarda bulunan akıllılar (idrak sahipleri) kulluk eder. Hatta hiçbir şey
yoktur ki, O’nu överek kulluk etmesin, ancak siz onların kulluklarını
anlamazsınız”
Mevlana bu ayeti şöyle bir örnekle açıklıyor ” Mesela bir
emir çadır dikilmesini emretse biri ipi büker, biri bez dokur, biri kazık
yapar, biri diker, biri iğne geçirir, biri bezi ölçülerinde keser. Bütün bu
işlemler bir diğerinden farklı görünürse de mana, hedef bakımından birdir.
Hepsi aynı işi yapıyor demektir. İşte dünyanın da ahvali böyledir. Herkes
Tanrıya kulluk eder. Tanrıya karşı gelen, karşı koyan, itaat eden herkes, her
şey (olumlu ve olumsuz ) Tanrıya kulluk etmekte, bir gayeye hizmet
vermektedir.”
Bir başka örnek “ Bir padişah kölelerinden vefalı olanı,
sebat göstereni, sözünde duranı ,güvenilir olanı, olmayandan ayırt etmek için
denemek ister. Cariyesine ‘kendini süsle ve git benim kölelerime görün diye”
emreder. Burada her ne kadar cariyenin bu hareketi ile yanlış yapıyor gibi
görünse de gerçekte bir gaye için (olumsuz anlamda da olsa ) padişahın
kulluğunu yerine getirmektedir. Tanrı erleri bu alemde Tanrının kulluğunu
olumlu veya olumsuz olarak ta olsa yerine getirirler ” Diyor
Mevlana.
Bizde bir örnek olarak Adolf Hitler’ i verebiliriz. Hitler
yeryüzüne olumsuzlukları sergileyerek insanlığın olumlu anlamda hamle yapmasına
yardımcı olma gayesi ile vazifeli olarak gelmiştir diye düşünebiliriz. Şüphesiz
O bunun farkında değildi, kendi tutkularının peşinden gidiyordu, ama pek çok
ülke insanı, insanlık adına ortak bir bilincin etrafında toplanarak onun
kötülüğüne karşı mücadele etmişler ve 2.ci dünya harbi sonunda insanlık adına
yepyeni değerlerin oluşmasına imkan vermiştir.( insan hakları evrensel
beyannamesi gibi) Uhrevi alemin boyutlarından bakıldığında ne iyi vardır, nede
kötü. herkes vazifesini yapmaktadır.A.Ersin /tekâmül yolcusu
Yorumlar
Yorum Gönder