İNANÇ İÇGÜDÜSÜ_BİLİNÇLİ İNANÇ ve BİLİM 3




2. bölümün devamı

Spritüel bilgilerle yüzlerce sene önce öğrenilen ve SER ismi verilen kâinatın en küçük parçacıkları olan enerji zerrecikleri bilgisi yine bir başka örnektir.
Bu bilgiye bilim 20.yy da Kuantum Fiziği kuramı ile yeni ulaşmış ve evreni hayal edilemeyecek kadar küçük enerji parçacıklarının oluşturduğunu kabul etmiştir.
“Bilim, madde denilemeyecek bir yere her gün biraz daha yaklaşıyor. Madde’nin ulaşılabilen derinliklerindeki akla durgunluk veren hız ve düzenli akışkanlık, daha derinliklerde “Yönetici” ve “Programlayıcı” bir güç’ ün bulunduğu kanısını günden güne kuvvetlendirmekte.” T.Olgaç
Bu ser zerrecikleri ilerideki sayfalarda göreceğimiz gibi içinde bulunduğumuz maddesel evreni ve  bu evrendeki bütün canlı, cansız varlıkları oluşturan yapı taşlarıdır.
Bir başka örnek; Eski yunanda (Mısır’da inisiye olan Orfe’nin)  Delfi tapınağının girişinde alındaki dört büyük kolon dört büyük kozmik enerjiyi temsil ediyordu.
“Ateş, Hava, Toprak, Su” şeklindeki bu sembollerin esas anlamı ise RUH-ZAMAN–MEKÂN-HAYAT enerjileridir. Bu dört kolon ayni zamanda dünyayı, mikro kozmosu ve binanın girişinde, üzerindeki ucu yukarıya ilahiliğe yönelik üçgen alın ise insanlığın ulaşmaya çalıştığı Tanrısallığı yani makro kozmosu simgeliyordu.( üçgen alın sonradan mimaride de çok kullanılmıştır) Bu üçgen içinde ise“kendini bil” yazıyordu. Mabedin içinde birbirine spiral şekilde sarılmış üç bronz yılanın oluşturduğu bir sütun vardı. (Bu sütun şimdi Sultanahmet meydanındadır Bu üç yılanın temsil ettiği Sirius A+B+C yıldızları, diğer adıyla Köpek takım yıldızı, ki bilimsel olarak ancak dev teleskoplarla yüzlerce yıl sonra tespit edilmiştir.)
Yine Afrika’daki Dogon kabilesi bir diğer örnektir. 1920 li yıllarda bu kabileyi ziyaret eden iki Fransız bilim adamı kabiledeki insanların yüzyıllardan beri nesilden nesile aktarılan astronomik bilgilerine ve Köpek takım yıldızını bilmelerine hayretle şahit olmuşlardır. Kabile mensupları bu bilgilerin çok eskiden “dışarıdan gelenler” tarafından Atalarına öğretildiğini ifade etmişlerdir.
                                                                                                                     
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Gerçek olan; Bizim dünyamızın boyutları dışında başka âlemlerin yanı sıra uhrevi  alemlerin de olduğu ve bu alemlerden ademoğlu var olduğundan beri çeşitli yöntemlerle (ilham, sezgi, tebliğ, nebiler, peygamberler ) insanlığa bilgi aktarıldığıdır.
Bilimsel Metafizik de yeryüzündeki mevcut fizik kurallarının geçerli olmadığı bir evren, bir âlemdir. Madde, mekân ve zamanın olmadığı bir âlemdir.
İşte biz bu âlemi ve bunun da ötesini (Bugünkü bilimin metafizik kanunlarından önce) yüzlerce yıldır spritüel yani uhrevi âlemlerden gelen bilgilerin, sezgilerin, öğretilerin, ilahi irade kanunlarının ışığında öğrenmekteyiz.
 İnceleme metot ve donanımları teknolojik olarak geliştikçe bilim bu bilgileri doğrulamaktadır.
Çünkü bu âlem iki yönlü bir yol gibidir. Bir ucu bilim, diğer ucu spiritüalizm dir. Bilim ilerledikçe bu uhrevi bilgiler de doğrulanmaktadır
Bugün bilimsel olarak ispatlanmayan spiritüel bilgiler gün gelecek öncekilerde olduğu gibi bilimle buluşacaktır. Düne göre bilgi, donanım, teçhizat imkânları nedeni ile ileri olan bilim yarının teknolojisine göre ise çok geridedir.
Spiritüalizm bilgileri ve bilimsel veriler zamanla ileride buluşacaktır.
“Din Devadır, İlim Gıdadır. Gıda devadan yoksun olamaz” İmam Gazali
"Dini inancı olmayan bilim topaldır; bilimsiz dini inanç ise kördür."Albert Einstein
Bakın örnek olarak çok yıllar önce verilmiş bir başka ruhsal tebliğe bakalım.
“Madde ister küçülerek mikrometrik, ister büyüyerek makrometrik istikamette gelişsin sonunda hiçlik dediğimiz manevi varlıkların sonsuzlukları içinde kaybolmaktadır.”
“Madde, manevî robot değerlerin kabalaşmış bir halidir”
“Dünyadaki maddeler elektron sistemlerinden hasıl olmuştur. Elektron sistemi bir çekirdeğin etrafında sonsuz bir hızla hareket eden elektronlardan oluşur bu sisteme atom denir. Ancak en basit madde ihtiva eden manevi değer evrendeki ser zerreciğidir”tebliğ
HİÇLİK dediğimiz enerjetik âlemlerin uzantısı olan SER kâinatımızın ANA UNSURUDUR. İnsanın idrak dahi edemeyeceği küçüklükteki SER enerji zerrelerinin yine idrak dışı bir hızla kendi etrafında dönmeleri sonucu titreşimler ile bir manyetik alan oluşturur. Bu manyetik alanın diğer ser zerrelerini de kendine çekmesi sonucu oluşan yoğunlaşma ile SER GRUPLARI ve“ SER ÇEKİRDEKLERİ” oluşur. Ser çekirdeklerinin dönüşümünün oluşturduğu titreşimler de daha büyük bir çekim gücü, bir elektrik alanı ve bu elektrik alan da yine bir manyetik alan oluşturarak “ SER SİSTEMLERİ” ni, ser sistemlerinin birleşmesi ile de ESİR zerreleri hasıl olur. Dünyamızın da içinde bulunduğu güneş sistemi adeta dalgaları, akıntıları, anaforları olan bir ESİR denizi içinde yüzmektedir. Esir zerrecikleri ESİR sistemlerini, esir sistemleri de ELEKTRONLARI oluşturur. Bu anaforların esiri çekmek veya itmek için saf ettiği çekim ve itim gücü ile oluşan gerilim bir manyetik alan oluşturur ki buna  “mıknatıs”  diyoruz. Bu elektronlar yeryüzünde canlı, cansız istisnasız bütün maddelerin esasıdır. Elektron çekirdeklerinin diğer elektronları çekmesi ile oluşan sistemler ise ATOM çekirdeklerini oluşturur. Atomlar da yoğunlaşarak daha kaba diye tarif edebileceğimiz molekülleri daha maddesel hücreleri oluşturur.(devam ediyor) Aral Ersin 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADER VE MUKADDERAT NEDİR / A.ERSİN

sevgi ve cinsellik 3

Ruhsal gelişim ve Realite kavramı