İNANÇ İÇGÜDÜSÜ_BİLİNÇLİ İNANÇ ve BİLİM 4





İşte idraki mümkün olamayacak en küçük enerji parçacığı diyebileceğimiz SER yukarıda Ezoterik bilgilerden istifade ile ifade etmeye çalıştığımız şekilde oluşturduğu kütlelerle ve hızı azalarak yoğunlaştıkça ATOM halinde varlığın yapı taşlarına dönüşür.
Görüleceği gibi bütün madde âlemi tarifi ve idraki mümkün olmayacak küçüklükteki “SER”  enerjisinin muhtelif aşamalarla adeta kabalaşması sonucu oluşmuştur.
Çok kaba bir benzetme yaparsak; Tek motorlu bir uçak pervanesini gözünüzün önüne getirelim. Bu pervanenin dönüş hızına bağlı olarak önce beyaz/gri bir daire görülecek hız daha da artınca sanki pervane yokmuşçasına hiçbir şey görülemeyecektir. Tersine hız azaldıkça, salınım artacak ve madde halindeki pervane gözümüzde şekillenmeye başlayacaktır.
Doğa da gördüğümüz her şey istisnasız olarak titreşimlerden oluşan enerji formlarıdır. Bu enerji formları yoğunluk ve salınım derecelerine göre hiç görülemeyecek olan enerji formundan dönüşerek madde halindeki canlı (hücre,beden, vs.)  veya cansız (taş, toprak vs.) biçimlerinde farklı görüntüler kazanır.
Bizler de maddeye (beden) bürünmüş ama özümüz saf enerji olan yoğunlaşmış varlıklarız.
Ruh dünyada SER zerreciklerinin ve bu zerreciklerin oluşturduğu bileşiklerle bedenleşir.
Saf enerji formları yer kaplamaz. Basit bir örnekleme ile; “Bir sokak lambasının kaç M3 yer kapladığı hesap edilemez.”
Elektronun ortalama hızının 100 binkm / sn olduğunu düşünürsek ondan milyonlarca küçük olan SER’lerin hızının ne olabileceğini hayal bile etmek insan idraki ile asla mümkün olamaz.
“ Hz. Mevlana âlem ve atom hakkında bildikleri gerçeği bir dörtlüğünde sembolik olarak şöyle dile getiriyordu.” (Doç Dr. Mehmet Bayraktar. Zafer dergisi aralık 1987)
“Eğer bir atomu kesersen,
Ortasından bir güneş,
Ve güneş etrafında da,
Durmadan dönen gezegenler görürsün”
“Âlemin yapısının bile doğru dürüst bilinmediği, atomun bugünkü yapısının hayal bile edilemediği bir devirde yani XIII Y.Yılda Hz. Mevlana bir semasında ki cezbe halinde bu hakikate ermiştir.” (a.g.e)
Bu bilgi uzun yıllar önce bir tebliğde aynen şöyle ifade edilmiştir.
“Görülüyor ki SER’den geriye doğru gidersek madde ve benzeri kaba görünüşler manevi değerlere kadar incelmektedir. Bu incelme “hiçlikler” dediğimiz ve sonsuzluklarla dahi ifade edemeyeceğimiz manevi değerleri içeren varlıklar içinde eriyip gidinceye kadar devam eder.”
“ Sayısız kâinatların da makrometrik istikamette büyüyerek ulaşacakları ve bir zerre olarak içinde kaybolacakları varlık, maddenin küçülerek içerisinde eridiği HİÇLİK dediğimiz varlıktan başka bir şey değildir.”

Özetleyip sıralarsak;
1.Kâinatımızın madde alemi ve insanüstü seviyedeki manevi boyutlardaki değerler, mekanlar -Hiçlikler-Takyon alemi- Yani madde ile alakalarını bitirmiş olan ruhların enerjetik alemleri.(Bunun da ötesinde izahı imkânsız yükseklikte ve sonsuzluktaki Kaadir-i Mutlak’a doğru yükselen bütün kâinatları kapsayan boyutlar da vardır.)
2.Saf Manevi değeri biraz azalmış yani içinde en az maddi değere haiz manevi değerler- Ser ve benzerleri… (başka kâinatlarda madde yerine geçen şeyler) dünyada bildiklerimizden çok farklı enerji formlarıdır.
3.Ser’in yoğunlaşmasından (maddesel kabalaşmasından) oluşan yani manevi değeri biraz daha da azalmış Esir denilen-yarı manevi değerler.
4.Esir bileşikleri- elektron, nötron proton daha kabalaşmış günümüzde özel cihaz ve araştırmalarla tespit edilebilen enerjetik değeri (diğer bir ifade ile manevi değeri) daha da azalmış olan değerler.
5.Atomlar – çok az manevi değer ihtiva eden maddesel değerler.
6.Atom bileşiklerinden hâsıl olan maddeler- çok daha az miktarda manevi değer ihtiva eden kaba oluşumlar. Örnek: Vücuttaki gen gibi, hücre gibi oluşumlar
Yani, Maneviyat âleminden Madde âlemine doğru sıralamayı özetlersek;
Hiçlik-ser zerresi- ser çekirdeği-ser sistemleri- esir zerrecikleri-esir sistemleri – elektron-elektron sistemleri – atom-atom sistemleri-molekül - molekül sistemleri- canlı, cansız varlıklar.
Âdemoğlu da işte hücre yapısındaki atomlarla oluşmuş, çok az dahi olsa enerjetik, manevi değerlere haiz olan ve yukarıdaki sayfalarda açıklamaya çalışıldığı gibi bu manevi değerleri geliştirmekle yükümlü olan varlıktır.
Uzun yıllar önce spritüel bilgilerle, tebliğlerle öğrendiğimiz bu gerçeği yani maddenin bir enerji ve ışık denizi olduğunu modern fizik 20. yüzyılda ortaya çıkarmıştır. David Bohm, “madde yoğunlaştırılmış ya da donmuş enerjidir, tüm maddeler ortalama olarak ışık hızından daha düşük hızda belli kalıplar içinde hareket eden yoğunlaşmış ışıktır” diyerek noktayı koymuştur.(devam ediyor  Aral Ersin 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADER VE MUKADDERAT NEDİR / A.ERSİN

sevgi ve cinsellik 3

Ruhsal gelişim ve Realite kavramı