RUHSAL GELİŞİMDE KİŞİNİN KENDİNİ EĞİTMESİ

 RUHSAL TEKAMÜLDE EĞİTİMİN AMACI

EĞİTİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER ve

KİŞİNİN KENDİNİ EĞİTMESİ / ARAL ERSİN

Eğitim ve Öğretim çoğu defa anlamları bir birine karışmış olan veya bir diğerinin yerine eş anlamlı kullanılan iki kelime, acaba doğrusu böyle mi? aralarında anlam ve ifade farkı yok mu? Varsa bu farklar nerelerdedir? Her birinin ifade ettiği mana nedir?

Gerçekten de bu kelimelerin anlamları bir diğerine çok yakın olsa da aralarında ince ama çok ciddi bir çizgi, nüans vardır.

Öğrenim ; bireyin bir .meslek sahibi olması ve bu öğrendiği ile yaşamında para kazanarak hayatını sürdürebilmesi için gerekli maharet, beceri, bilgiyi edinmesidir.. Burada yaşamı maddi anlamda sürdürebilme kaygısı ile edinilen bir mesleki bilgi mevcuttur. Bu bilginin belirli bir ortamda belirli bir metotla uzmanlardan öğrenilmesi gerekir. Bu okullarda öğrenim görmekle de olur, usta çırak ilişkisi içinde de gerçekleşebilir.

Eğitim ise bu öğretim dallarının dışında (hatta bir anlamda üzerinde ) bireyin formasyonunu, kişiliğini kendisinden beklenen davranış biçimini, değer yargılarını oluşturmaya, biçimlendirmeye yönelik bilgilerdir. Bu bilgiler önce aile sonra içinde yaşanılan toplum tarafından verilir. Eğitim yaşamı algılamadaki ölçülerimizi ortaya çıkaracak olan değerlerin bu organizasyon tarafından bireye aktarılma sistemidir. Bu Eğitimde zihinsel ve/veya bedensel anlamda bireyin belirli bir hedefe doğru, bu hedefin oluşmasına yardımcı olacak şekilde adeta yontulması, uyumlandırılması söz konusudur.

Demek ki eğitimde olması gereken ana unsur önce bir hedefin olması sonra bireyin bu hedefin beklentilerine uyum sağlayacak şekilde zihnen uygar ve sorumlu bir vatandaş olarak ( örneğin ; dürüstlük, sorumluluk, kanun ve kurallara saygı, başkalarının haklarına saygı, çalışkanlık, sözüne sahip çıkma gibi temel ahlaki prensiplerin eğitimi ) veya bazen de bedenen ( spor faaliyetlerinde olduğu gibi ) hazırlanmasıdır. Yani bu hedef toplumun sosyal yaşamına uyum sağlamak için yurttaşlık eğitimi de olabilir, askeri bir ekip veya sportif bir ekip için gerekli olan uyumun eğitimi de olabilir

Eğitim zihinsel, duygusal ve fiziksel otomatik davranış ve karşıt davranışların bilinçli davranışlara dönüştürülmesini içerir.

Burada incelemeye çalışacağımız eğitim ise yaşamı acısı , sevinci , güzellik ve zorlukları ile bir bütün olarak kavramamıza yardımcı olacak olan , kendimizi yüksek ahlak anlamında, ruhen eğitme, bilinçlenme yoludur.

Bu eğitim yaşamın anlamını, içeriğini kavrayabilmek için idrakimizi geliştirmede, sebep-sonuç ilişkilerini başarılı bir şekilde kurup senteze ulaşabilmekte bir vasıta, imkandır.

Bu eğitim hiçbir ön yargıya, korkuya v.s kapılmadan, hiçbir taklitçi kalıba girmeden, gerçek ve doğru olanı bulmamıza yardımcı olacak düşünce, analiz ve sentez yeteneğimizin geliştirilmesi yönünde yılmadan uğraştır

Bu eğitimde amaç kendini bulmak, kendini keşfetmek, kendini gerçek yüzü ile tanımaktır.. Kim ve ne olduğumuzu veya sandığımızın tersine ne olmadığımızı anlamamıza yardımcı olmaktır. Çevredeki özendiğimiz veya öykündüğümüz kişiliklere bürünmek yerine ‘KENDİNİ BİL ‘ ifadesindeki gibi gerçekte ne olduğumuzu tanıyabilmektir. Çünkü kendimizi olduğumuz gibi görebilmek demek yanılgılarımızla, eksikliklerimizle, yanlışlarımızla tanışmamız demektir.

Bu anlayışla davranabilen kişinin karakterinde belirleyeceği olumsuzlukları, yanılgıları değiştirme potansiyeli, şansı vardır. Bu anlayışın uzantısı ise toplumun empoze ettiklerine, çevrenin bizden beklediklerine tarafsız bir gözle yaklaşmak, çoğunluğun alışagelmiş istek ve düşüncelerine tutsak olmadan, onları kolaycı yolla taklit etmeden çok daha zor yolu seçerek, çoğunluğa karşı tek başına kalmaktan bile korkmadan yalnız başına gerçeği araştırmak, konulara kendi gayreti ile doğru yanıt aramasını öğrenmek, ve bu doğruları kendi gayreti ile idrak edebilmektir.

Bunu yapabilmek için çevremizi doğru anlamaya, tanımaya çalışarak, toplumun değer yargılarından, gelenek ve göreneklerinden bize ulaşan etkileri fark etmeye onlara duyarlı yaklaşmaya, üzerlerinde düşünmeye çalışarak başlayabiliriz. Bu etkilere, izlenimlere karşı bir günden diğerine nasıl bir tavır almakta olduğumuzun, bu tavrımızın analizini yapmak sureti ile akıl, kavrama gücümüzü geliştirerek idrakimizi, bilinçli düşünme kapasitemizi arttırabiliriz. Önce zihnimizi sonra kişiliğimizi yönlendirebilir, daha duyarlı olmayı başarabiliriz.

Eğitimin amacı başkalarına karşı sorumlu olmayı, önyargısız, tarafsız, hiçbir menfaat ve inancın köreltemediği, sınırlayamadığı , anlayışlı, dürüst ve adil paylaşımdan yana, geniş derin ve berrak düşünebilen, sebep-sonuç bağlantısını tarafsız görebilen bir zihin sahibi olumlu, güçlü kişilikler yaratmak olmalıdır. Toplumdaki kimliğimiz ne olursa olsun(Müslüman, Hristiyan, zengin, fakir, şu veya bu etnik gurup v.s) kendimizi bu kimliklerin en üstündeki yerde sadece bir insan olarak görebildiğimiz zaman kendimizi bu bilinçle eğittiğimiz zaman, bugünün hep daha fazlasına, daha farklısına sahip olma ve olabildiğince tüketme hırsı üzerine kurulmuş toplum düzeninin yanlışlarını da görmeye, anlamaya başlayacak, bu yöndeki değişiklikleri oluşturmanın samimi gayreti içinde olacağız. O zaman eğitimin toplumsal hedefi, ve bu hedefi oluşturacak sistem kendini yeniden yapılandıracaktır.

İnsan olmanın ölçütü ise kimse için hüküm vermeden önce kendimize bakmasını öğrenmektir. Bu ise bilgiçlik etmeden eksikliklerimizi, böbürlenmelerimizi, palavralarımızı, kendimizi beğenmişliğimizi, düşüncelerimizdeki olumsuzlukları, çirkinlikleri fark etmeye çalışmakla, ve onları düzeltmeyi öğrenmekle başlar. Bunun halk arasındaki en güzel ifadesi ‘iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır ‘ atasözünde yerini bulmuştur. Bizim yapacağımız daima önce iğneyi kendimize batırmak yani kendimizi dürüstçe ve samimiyetle tenkit etmesini öğrenmek, bunu daima uygulayabilmektir.

Bugün toplumda herkes bir diğerine manen, maddeten üstünlük sağlayarak onlara

hükmedebileceği, böylece daha rahat edebileceği bir konuma ulaşmaya çalışmaktadır. Toplumlar gerek kendi içlerinde, gerekse kendi aralarında farklı ekonomik, sosyal standartların oluşturduğu sınıflara bölünmüş durumdadır. Güçlü olma hırsının tahrik ettiği acımasızlık, bir diğerini istismar etmenin yanı sıra, güçlü gördüğünün peşinden giderek, kendine bu sayede pay çıkarmaya çalışanların sergilediği zavallılık, kişiliksizlik toplumlarda hüküm sürmektedir. İçinde yaşadığımız toplum modelleri, düzeni budur. Bu model içinde ki değer yargılarına göre eğitilen ve bu eğitim sonucu biçimlenen birey diğerlerini aynı ölçülerle eğitmektedir

Bu fasit daire içinde her jenerasyonda biraz daha yozlaşmaya giden bu toplumsal eğitim mi doğrudur? yoksa yaşamı yeniden yorumlayarak, her neslin önce kendini sonra yetiştirdiği nesli kendine ve çevresine sorumlu, saygılı olacak şekilde daha bilinçli eğitmeye çalışarak toplumu yeniden şekillendirmek mi?

Yaşamda hedef çok şey sahibi olmak mı yoksa çok şey öğrenip, pek çok deneyimden geçerek ıstırap, sevinç gözyaşlarını tanıyarak yaşamın zenginliğini öğrenmek mi olmalı? Sadece kaybeden olmamak adına herkesi ezmek mi olmalı yoksa her şeye karşı duyarlı ve sorumlu olduğunun bilincine varmak, özveri gibi, hoşgörü gibi, dürüstlük gibi erdemlere sahip olmak mı?

Başkalarını kendi beklentisi doğrultusunda kullanan insan kurnaz insandır. Zeki insan ise daima öğrenen, eksiklerini, yanlışlarını tespit edebildiği ölçüde kendini yeniden oluşturabilen insandır. Tekamül eden insandır.’

EĞİTİMİN AMACI TEKAMÜL ETMENİN GEREĞİNE İNANAN İNSAN YETİŞTİRMEK OLMALIDIR.

İçsel eğitimin gereği ve hedefi çevremizle ilişkilerimizdeki davranış biçimimizin ayırtına vararak etkilere verdiğimiz duygusal tepkileri, anlık reflexlerle veya duygu reaksiyonları biçiminde, veya sadece ‘ canım öyle istedi’ diye değil akıl, vicdan süzgecinden geçirildikten sonra o etkiye en uygun ve yerinde verilmiş bir cevaba, davranış biçimine, tepkiye dönüştürmeyi öğrenmektir. Zenginle, fakirle, statü sahibi olanla veya olmayanla ilişkilerimizi eşit dengeleyebilmek, gerektiğinde herkesten önce kendimizi tenkit edebilmek haklı olanın hakkını teslim edebilmek, gerekiyorsa bu uğurda mücadeleyi göze alabilecek kadar cesur olmaktır

Kendimizi eğitmenin, kişiliğimizi geliştirmenin, bilinçlenmenin bir diğer yönü de yaşamda yapacağımız seçimleri tesadüflere bırakmadan bilinçli olarak yapabilme şansını yakalayabilmemizdir. İnsanın yaşamdaki en mühim iki seçimi, iş ve eş (daha geniş bir ifade ile dost ) seçimidir. Çünkü her ikisi de yaşam boyu sürmesi beklenen mutlu beraberliklerdir. Bu anlamda eğitim kişiliğimize uygun severek yapacağımız işi, mesleği bulmamıza yardımcı olabilir. .Sadece hayatını kazanmak için değil, tersine sevdiği için işini yapmaktan keyif alan insan, daha yaratıcıdır, daha mutludur. Başkalarının omuzlarına basarak değil, işini herkesten daha iyi yapmaya çalıştığı için yükselir. Buradaki rekabet körü körüne hırsa dayalı olmayan, daha iyiye, daha olumluya ulaşmayı hedefleyen bir teşvik, motivasyondur.

Kendini ruhsal manada eğiterek geliştiren insan adil, dürüst, merhametli, toleranslıdır. Yapıcıdır, takım çalışmasına dönük kendi menfaatini toplum menfaatinin önünde görmemeyi benimsemişdir, paylaşımcıdır. Gerçek yaşamı, yaşam sanatını keşfetmiş olan gerçek bir sanatçıdır. Çünkü yaşam geçirilen tecrübelerin sentezinde, yaşama olumlu bir uyum getirme sanatıdır

İşte eğitimin görevi ve amacı bu sanatçıyı yetiştirmek olmalıdır

aral.ersin@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADER VE MUKADDERAT NEDİR / A.ERSİN

sevgi ve cinsellik 3

Ruhsal gelişim ve Realite kavramı